Yarım Bıraktığım Kitaplara İthafen

Kabul ediyorum, yürütemedik.
Bugüne kadar hep suçu kendimde aradım, hatta suçu hep kendimde bildim, kendimde buldum.
Ama artık, bu durumdan rahatsızım.
Bunun tek taraflı bir sorumluluğa dönüşmesi ve omuzlarıma vicdani bir yük olarak çökmesine izin vermiyorum.
Bazı ilişkiler, arkadaşlıklar yürümez, biter, ya da kalır o son ulaştıkları seviyede, yakınlıkta.
Nasıl ki o ilişkilerde bile sorumluluk her iki tarafa aitse, benim sizlerle ilişkimde de durum böyle, sevgili yarım bıraktığım kitaplar…
Denedik, olmadı. Ben zorladım, “bi bölüm daha, üç gün daha, yirmi sayfa daha” okuyayım diye denedim hiç olmazsa.
Siz ne yaptınız?
Bir adım yaklaştınız mı, esnediniz mi, “atla bu bölümü, gerisi daha akıcı” falan dediniz mi?
Yok arkadaş, “ben okuyamadım”, ama “siz de okutamadınız.”
İşte bu sebeple, kitapçılarda beni heyecanlandıran bir kitap görüp elimi uzatınca, sinsice aklıma giren “evde yarım kalan 380 tane kitap var, önce onları bitir” düşüncesi ile vedalaşıyorum an itibari ile.
Yarın öbür gün bu düşünce bir kitapçıda aklıma gelecek, biliyorum, o zaman, kitapçının kapısına kadar eşlik edip, tekmeyi basıp, almak üzere olduğum kitabı gönül rahatlığı ile sepetime atacağım.
Oh be, özgürce kitap alabilmek, ne güzelmiş 😉

Leave a comment